‘Sanatçı.. diyor. Ben bunu değiştirdim. Yazarın genç bir
adam olarak portresi, diyorum.
Değerli İzleyici,
Değerli İzleyici,
Anlatı sanatlarının vardığı alanı da
kapsar bugün güzellik duygudaşlığı.
Genç bir adam olarak oluşacak portre, güzellik duyumunu içtenlikle ve istençle ilkin kendisi için dokursa, sonuç olarak bu toplumsal alana yansıyacak. Toplum güzel duyulu yaratıyı, kendi insan kaynaklarını temsil ettiği için onaylayacak ve onu yaşatacaktır.
Rus toplumu Tolstoy, Dostoyevski, Turganyef, Gorki, Mayakofski, gibi yazarlarla gurur duygusunu nasıl paylaşıyorsa, yaratının yarattığı bu ortak alan paylaşımı Türkiye ve Türkçe için de söz konusu olacaktır.
Burada yalın bir gerçeklik var. Kitlesel
yetişmiş insan kaynakları ne kadarsa, bireylik kaynakları da o kadar bu
gerçeklik olur. Bu ürün bu toplumsal koşullarda, bu toplumsal koşullarla
yapılmış evrensel düzleme, uluslar arası aynaya sunulmuş anlamı taşır. Bu
bileşik/kap ölçütü, birey ne kadarsa, toplum o kadardır imgelemi verir.Genç bir adam olarak oluşacak portre, güzellik duyumunu içtenlikle ve istençle ilkin kendisi için dokursa, sonuç olarak bu toplumsal alana yansıyacak. Toplum güzel duyulu yaratıyı, kendi insan kaynaklarını temsil ettiği için onaylayacak ve onu yaşatacaktır.
Rus toplumu Tolstoy, Dostoyevski, Turganyef, Gorki, Mayakofski, gibi yazarlarla gurur duygusunu nasıl paylaşıyorsa, yaratının yarattığı bu ortak alan paylaşımı Türkiye ve Türkçe için de söz konusu olacaktır.
Bu bileşik/kap ölçütünde, birey ne kadarsa, toplumdaki yetişkin birey sayı oranı kadardır ve evrensel düzleme, uluslar arası boy aynasına sunulmuş ve insanlığın ortak kullanım alanına yansımış onayı alır.
3
Bu ortak alana, Burhan Günel’in
öykülerindeki bireyler ve bireylik alanına açılan pencereden bakmak var,
bireylik alanından, kitlesel alana bakmak da var.
Tek tek kişiler teklik, çok çok
kişiler çoklukla da olsa, tümünde hemen birincil kişi anlatımı ile ve fakat
ortak bir yaşam kullanımı alanında, ortak bir dille ortaya çıkan gerçeklikleri
öykünen kişilerdir bunlar.
Bulundukları yerdir orası ve
anlatıcıyı da orada, oradan anlatmak için zorlarlar. Bu, verici bir radyo
titreşim dalgası olur yazarda kimileyin ve çevresine toplananlar bulunur.
Öldürücü bir radyasyon dalgası da olur sırasında ve yazarı altına alır.
Yazar o dalganın uzağında bir dil
kullanmaya başlar başlamaz, o kimlikler silinir yok olur. Yazar o dalganın
içine girince, salt o kişilikler ve kimliklerle dünyaya bakmak, yazarın bu kez
farklı paradoksu olarak gösterir kendini.
O bireylikler kendilerinden yola
koyulup, kendilerini öykündükleri kadar yazarı da, toplumu da öykünürler.
Yazar, onlardan biri olduğu kadar
gerçeklik kitlesel tabanına oturur.
Gerçeklik yalın ve tek başına
kaldığında farklı tanımlar yüklenir.
“Naturalist realist” denilen gerçekçi
bir okul Zola ile Gorki’ye dek pekçok yazarı geniş bir yelpaze içine alır.
Romanda, öyküde, anlatıda bu okulun estetik takipçisi olan bir yazar, başka bir
türde düşçü bir kulvardan bakabilir yaşama.
Auğust Strindberg bunlardan biridir.
Simgeci piyesleriyle, “naturalist realist” çizgide yazdığı romanlardan keskin
yol ayrımı ile ayrılır.
Türlerdir biraz da yazarı o türün
kendi coğrafyasına sürükleyen.
Öykü, roman, şiir, piyes..karşımıza
aynı yazarı, farklı teknik düzlemde önermeler yapmış biri olarak çıkarabilir.
İfade sanatlarını ayrı bir yerden insana ve yaşama sunmuş olabilir o yazar bu
kez. Çoğu kez de bu durum şaşırtır sahnenin dışında kalanları. Sahnenin arkası
ve sahne içi başka gerçeklikler sunar yaratıcıya.
Yazarın genç bir adam olarak
portresi, nedir ve ne değildir?
Ödüllere doymuş bir yazara buradan
bakacak değilim.
“Yokuşu tırmanıyordum. Çantamın
içinde iki yeni öyküm, içimde susturulmaz sesler ve çırpıntılar,’ diye yazan
Burhan Günel var bir yanda.
Öte yanda ödüllere doymuş bir yazar
var.
Ben ona, Burhan Günel’e kırk yıl
aralıkla bakıyorum. İlk yazısının Cumhuriyet Ekinde (1971) yayınlandığını
görüyoruz. Yansıma’da ilk yazısını Mayıs 1972’de okuyor, Çevrede Yaşamak
Varken,’ adlı ilk öyküsünü Yansıma, Haziran 1972’de okuyoruz. Bu her iki anlatı
da birbirine koşut genç bir anlatıcıın ayak sesleridir.
Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, 3 Nisan 2012, Stockholm.
Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, 3 Nisan 2012, Stockholm.